Перевод: с турецкого на все языки

со всех языков на турецкий

haram olmak

  • 1 haram olmak

    а) быть / станови́ться запре́тным / недозво́ленным
    б) лиша́ться чего

    Türkçe-rusça sözlük > haram olmak

  • 2 haram olmak

    herimîn

    Türk-Kürt Sözlük > haram olmak

  • 3 haram

    haram [-ɑːm] REL verboten; Verbotene(s); unrechtmäßig erworben;
    -e -i haram etmek REL jemandem etwas verbieten; fig jemandem etwas (A) (z.B. die Freude) verderben;
    -e haram olmak etwas (A) nicht mehr haben, keinen (Schlaf) mehr finden;
    haram olsun! möge es dir ( oder Ihnen) nur schaden!;
    haram yemek sich ungesetzlich bereichern; usurpieren (A);
    harama uçkur çözmek außereheliche Beziehungen unterhalten

    Türkçe-Almanca sözlük > haram

  • 4 haram

    1) запрещённый, запре́тный, недозво́ленный рели́гией

    şarap haramdır — вино́ запрещено́

    2) перен. запре́тный, запрещённый (законом и т. п.)
    ••
    - uykumu haram ettiler
    - haram olmak
    - bana dünya haram oldu!
    - haram olsun!
    - harama uçkur çözmek

    Türkçe-rusça sözlük > haram

  • 5 haram

    forbidden by religion, unlawful, wrong. - etmek /ı, a/ to take the pleasure out of (something) for (someone). - helal ver Allahım, garip kulun yer Allahım. colloq. He will make a profit from anything, with no regard for right and wrong. - mal a thing taken by theft or deceit. - olmak /a/ (for the pleasure, enjoyment, etc. of something) to be ruined, spoiled, or impaired (for someone). - olsun! May you get no benefit from it. - para money illegitimately acquired, ill-gotten gains. -a uçkur çözmek colloq. to commit adultery. - yemek to get something illegally or illegitimately.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > haram

  • 6 emmek

    впита́ть впи́тывать соса́ть
    * * *
    1) соса́ть, вса́сывать

    meme emmek — соса́ть грудь

    2) впи́тывать, поглоща́ть

    toprak suyu emdi — земля́ впита́ла во́ду

    ••

    emdiği süt haram olmakпогов. молоко́ ма́тери не пошло́ [ему́] впрок

    Türkçe-rusça sözlük > emmek

  • 7 dünya

    1. the world, the earth. 2. the universe. 3. everyone, people. -da never in this world: Dünyada gitmem. I would not go for the whole world. - ahret kardeşim olsun. colloq. Let it be friendship only. - âlem colloq. everybody. -yı anlamak to understand life, be mature. -yı başına dar etmek /ın/ to make life unbearable for. - başına yıkılmak to be very miserable. -lar benim oldu. colloq. I felt on top of the world. - bir araya gelse even if everybody is opposed. -nın dört bucağı the four corners of the earth. - durdukça for ever and ever. -dan elini eteğini çekmek to cut oneself off from the world and worldly things. - evi marriage. - evine girmek to get married. -dan geçmek/-dan el çekmek to retire from the world, lose touch with life. -sından geçmek to lose one´s interest in life. -ya gelmek to be born, come into the world. -ya getirmek /ı/ to give birth to, bring into the world. - görüşü one´s general philosophy of life. -ya gözlerini açmak to be born, open one´s eyes to the world. -yı gözü görmemek to be so affected by something that one can´t think of anything else. - gözü ile görmek /ı/ to see (someone) before one dies. -ya gözlerini kapamak/yummak to die, pass away, close one´s eyes to the world. - güzeli 1. (person) of outstanding beauty. 2. Miss Universe. -dan haberi olmamak to be unaware of what is going on around one. -yı haram etmek /a/ to make life a living hell for (someone). -nın kaç bucak/köşe olduğunu anlamak/öğrenmek to learn by bitter experience. -nın kaç bucak olduğunu göstermek /a/ to give (someone) what he has coming to him. - kadar a whole lot. -ya kazık kakmak to live to a ripe old age. - kelamı worldly talk. - kelamı etmek to talk about worldly things. - kurulalıdan beri since the world began. - malı/nimeti wealth, possessions. - malı dünyada kalır. proverb You can´t take it with you. -lar (onun) olmak to be very happy. -nın öbür/bir ucu the far end of the world. -nın parası a lot of money. - penceresi colloq. the eyes. - (Peygamber) Süleyman´a bile kalmamış. proverb No man can live forever. -yı tozpembe görmek to see things through rose-colored glasses. -yı tutmak to spread far and wide. - varmış! colloq. How wonderful! (expression of relief). -nın yedi harikası Seven Wonders of the World. - yıkılsa umurunda değil. colloq. He doesn´t give a damn. - yüzü görmemek to be overwhelmed by circumstances. -yı zindan/zehir etmek /a/ to make life unbearable for. - zindan olmak /a/ to be in great distress.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > dünya

См. также в других словарях:

  • haram olmak — (bir şey birine) bir şeyden gereği gibi yararlanamamak Uyku bana haram oldu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • emdiği (helal) süt haram olmak — herhangi bir isteğinin yapılmamasından sonra ilenmek Altı mikrobun canını daha cehenneme göndermeden gidersem emdiğim helal süt haram olmaz mı? H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • haram — sf., din b., Ar. ḥarām 1) Din kurallarına aykırı olan, dinî bakımdan yasak olan, helal karşıtı 2) Yasak Birleşik Sözler haram lokma haram para haramzade Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller haram etmek haram olmak haram olsun! …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • emmek — i, er 1) Dudak, dil ve soluk yardımıyla bir şeyi içine çekmek, somurmak Çanağımdaki köpüklü sütü emer gibi içeceğim. S. F. Abasıyanık 2) Tükürük yardımıyla eriterek içine çekmek Yengemin verdiği karanfili dişlerimle ezip emerek odaya giriyorum. Y …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dünya — is., gök b., Ar. dunyā 1) Güneşe yakınlık bakımından üçüncü gezegen, yer, yerküre, yer yuvarı, yer yuvarlağı, acun 2) Dış, çevre, ortam Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş. H. C. Yalçın 3) İnançları bir olan ülke veya insanlar… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • helal — sf., li, din b., Ar. ḥalāl 1) Dinin kurallarına aykırı olmayan, dinî bakımdan yasaklanmamış olan, haram karşıtı Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal. M. A. Ersoy 2) Kurallara, geleneklere uygun 3) is., mec. Nikâhlı eş 4) zf. Kurallara,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • para — is., ekon., Far. pāre 1) Devletçe bastırılan, üzerinde değeri yazılı kâğıt veya metalden ödeme aracı, nakit 2) Kazanç Balıkçılıkta para vardır ama dalgıçlık kadar genç işidir. S. F. Abasıyanık 3) esk. Kuruşun kırkta biri Birleşik Sözler para… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yasak — is., ğı 1) Bir işin yapılmasına karşı olan yasal veya yasa dışı engel, memnuiyet İçki yasağı. Av yasağı. 2) sf. Yapılmaması istenmiş olan, yok, memnu, haram Bizim çocukluğumuzun şiirlerinde neşe yasak denecek kadar ayıptı. F. R. Atay Birleşik… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • haramosum — hàrāmōsum uzv. DEFINICIJA neka je prokleto!, ne bilo na dobro! ETIMOLOGIJA tur. haramolsun ← v. haram + olsun: neka bude ← olmak: biti …   Hrvatski jezični portal

  • BESL — Helâk etmek. * Men etmek.* Çirkin yüzlü olmak. * Helâl ve haram …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • DALL-İ Bİ-L İŞARE — (Dâllibilişâre) Sözdeki mânanın işâretine göre delil olmak.Üç nevi delâletten biri ile sevkedildiği mânanın gayrisine yâni; söylenince maksud u asli olmayan bir mânaya delâlet eden lâfızdır. Meselâ: Cenab ı Hak bey i helâl, ribâyı haram kılmıştır …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»